- 14.12.2022 08:30
Düzce 23 Kasım’a deprem gerçeği ile uyandı.
Yani sabaha karşı olan depremde Düzce evlerini terk etti, kendini sokaklara attı.
Düzce o depremi çok ucuz atlattı.
17 Sanşiye değil de 20 saniye olsaydı Düzce’de eski binalar ile yeni bazı binalar’da Allah korusun ama şu an canlı arıyor olacaktık.
Haliyle Düzce bir kere daha unuttuğu depremi yaşadı.
Yaşadı yaşamasına da 20 yılda nelerin değiştiğini de gördü.
Mesela,
Hatırlayın 19 Kasım 1999’u ilk olarak yardıma Ankara Büyükşehir Belediyesi koşmuştu,
Şimdi ise devlet koştu,
Ülkenin o dönem Başbakanı bile Düzce’nin yerle bir olduğundan 3 gün sonra haberdar olmuşken bu depremden sadece yarım saat sonra İçişleri Bakanı bütün AFAD yönetimi ile birlikte Düzce’deydi.
Kızılay ilk andan itibaren battaniye, sıcak ikramlarda bulundu.
Bu arada hakkını yamayelim,
Depremden 20 dakika sonra Beşir Derneği, Valilik önünde sıcak çay ve ikramlıklar ile insanlara o travmayı atlatmaya çalışıyordu.
Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Psikososyal ekipleriyle insanların deprem endişelerini gidermeye çalışırken,
Sağlık İl Müdürlüğü acil sağlık ekipleri pervane gibi şehirde yaralananları hastanelere götürüyordu.
Bu şehir 1999 yılında özel arabalarıyla yaralı taşıyordu oysa.
20 Yılda çok şey değişmiş kardeşim,
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü hemen vakit kaybetmeden spor salonlarını, yurtlarını vatandaşlara açtı.
1999’u yaşayanlar dönün o günlere,
Günlerce kalacak yer aramıştı insanlar,
Hemde karakışın altında,
Çadırlar bile haftalar sonra ulaşmıştı ki onlarda delik deşikti,
Bu anlattıklarım o günleri yaşamayanlara hayal, yalan gelecektir ama gerçek buydu.
Gelelim depremin gösterdiklerine,
Fırsatçılık almış başını gitmiş bu toplumda,
Devletten ne alırsam kar, iki çay bardağımı devlete ödeteyim diyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok,
Ama devletin verdiği o parada anne karnındaki çocuğun bile hakkı olduğunu unutup yazılan yazılana,
Hasar, zarar tespit çadırları önünde bir karmaşa,
Üç kuruşu daha nasıl alabilirim derdi.
Devletten kırılan iki çay bardağının parasının peşine düşenler inşallah daha büyük Barilere neden olmazsınız.
Birde acı tablo var ki o daha da vahim.
Bu şehirde 23 caminin yıkım kararı verildi.
Akıllara hemen camiler nasıl yıkılır sorusu geldi tabi
Yada benim aklıma geldi.
Demek ki güzel kardeşim,
Müslümanlık iki güzel şatafatlı cami yaptırmakla olmuyormuş,
O camileri helalinden yaptırmak, malzemesinden çalmamak önemliymiş.
Camiler Müslümanlar için böylesi durumlarda barınma, sığınma yeri, toplanma yeri, savaş durumunda karargah olması gerekirken
5,8 şiddetinde depremde hasar görünce Allah’ın evleri kaçınılacak yer oluyormuş.
İşte asıl sorgulanması gereken de bu.
Kardeşim,
Nizami, uygun yapılan yeri hele Allah’ın evini Allah neden yıksın diye sormak geliyor insanın aklına,
Demekki ya o camilerin malzemesinden çaldılar,
Ya da bağışlanan paralar sıkıntılı
Ev sahiplerine ne demeli
O evler hasar oldu,
İnsanlar zaten barınmak zorunda,
Kış mevsiminde soğukta insanlar mecburlar ev tutmaya,
Hadi fiyatları yükseltelim
Zihniyet bu olunca,
İnsanın “Allahım sen dinini Müslümanlardan koru” diye dua edesi geliyor.
Velhasılı kelam Allah daha beterinden korusun, ama kafa mermer olunca
Din dilde Müslüman olunca, hele Müslümanlıklarına toz kondurmayanlar Japonlar kadar olamayınca ki istisnalar kaideyi bozmazmış
Rabbim nizam, izan, akıl, fikir ve birazda insanlık versin
Depremde çatı altlarında kalmadan,
Kalın sağlıcakla
Yorum Yap