- 20.11.2023 09:42
Her yıl 12 Kasım geldiğinde Düzce’nin yaşadığı deprem felâketiyle ilgili bir yazı yazmayı ‘memleket görevi’ addederim.
Türkiye’nin ‘en yaşlı avukatı’ Salih Nuri Tüzel Bey’in vefatı üzerine meslekteki eski ustalarımızın deyişi ile ‘zuhurat’ olunca geçen hafta kaleme alacağım yazı bu haftaya kaldı.
Masamın üzerinde 2 Aralık 1999 tarihli Milliyet Gazetesi'nin bundan tam 24 yıl öncesinde bugünlere ait nüshası duruyor.
Gazete manşetinin başlığı iç burkucu:
ELVEDA DÜZCE...
Haber geçen sene (26 Ekim 2022) vefat eden usta gazeteci Ahmet Tulgar'ın imzasını taşıyor.
Merhum Tulgar, deprem günlerinde bizzat gidip gözlem yaptığı Düzce'de gördüğü manzara karşısında oldukça etkilenmiş ve usta kalem şunları yazmıştı:
Karşı karşıya duran iki otobüsün önünde iki kadın. Biri üzgün, biri zaten ağlamaya başlamış. Otobüs şoförü neden ağladığını soruyor. "Eltimle aynı yere gitmek istiyorum" diye dert yanıyor ağlayan kadın. Şoför, "Olmaz" diyor, "Siz bizim arabanın listesindesiniz, Muğla'ya geleceksiniz".
Düzce'nin "resmi yoldan" başka kentlere göç edenlerle ilk telefon konuşmaları yapılıp durumun "fena olmadığı" öğrenildiğinden beri, kriz masasının önünden daha çok "göç otobüsü" kalkıyor.
"LİSTE YAPIŞIYOR, GÖÇ BAŞLIYOR"
Tulgar'ın haberi şöyle devam ediyor:
Kriz masası otobüs şirketinden her sabah belli bir sayıda araç talep ediliyor. Otobüslerin ön camına "Düzce depremzedeleri" ve gidecekleri istikamet yazılı bir kâğıt yapıştırılıyor ve göç başlıyor. "Yakın akrabaları kriz makasında saptanan listeler bölerken, aile fertlerini ve kira yardımı beklentisi birbirinden koparıyor. Evin erkekleri eşlerini, çocuklarını yolcu ediyor ve kira yardımı alabilmek için Düzce'de kalıyor. İhtiyarlarsa yola çıkamaycak kadar yorgun. Dün Düzce kriz merkezi önünden kalkıp, Aydın, Mersin ve Muğla istikametine giden altı otobüsün yolcuları yine ağırlıklı olaak kadın ve yolculardı. Bu kentlerde kamuya ait misafirhanelere yerleştirilecek "deprem göçmenleri" gelen bütün olumlu haberlere karşı yola kaygılı çıkıyorlar.
BU ŞEHRİ TERK ETMEYENLER DE VAR
Düzce’yi terk etmeyen depremzedelerin nedenleri farklılık arzediyor. Örneğin Anıtpark önünde oğluyla birlikte köfte ekmek satan Hacer Gültekin erkek kardeşinin peşinde. Simitçilik yapan 43 yaşındaki Mehmet İbil, 12 Kasım depreminde büyük yıkımın yaşandığı Kültür Mahallesi’ndeki evinden sarsıntıdan kısa bir süre önce kahveye maç izlemek için çıkmış. O zamandan beri kendisinden haber alınamamış. Hacer Gültekin, “Cesedi bulsak yine içimiz rahat edecek” diyor.
SICAKTA GEÇİRİLECEK ZAMANIN PEŞİNDE
Henüz kepçe girmeyen Düzce sokaklarındaki enkazlarda birileri hala bir şeyler arıyor. Kimi bir enkazdan çıkacaklarla geçmişini, kimi ise kira yardımıyla geleceğini kurtarmaya çalışırken, bazı Düzceliler de sıcakta geçirilecek geniş bir şimdiki zamanın peşinde Türkiye’nin geniş coğrafyasına dağılıyor.
1500 KİŞİ GÖÇTÜ 2000 SIRADA BEKLİYOR
Tulgar'ın manşet haberinin iç sayfadaki kutu olarak verilen notları şöyle:
Göçün başladığı Düzce'den şu ana kadar ortalama 50 yolcu taşıyan 30 otobüs kalktı. Bu otobüslerde Aydın, Muğla ve Mersin'e giden vatandaşların sayısı bin 469. Yaklaşık 2 bin kişi de sıra bekliyor. Düzce Kaymakamı Bülent Kılıç'ın verdiği bilgiye göre, belediye hoparlörleriyle duyuru yapılan göç için önümüzdeki günlerde yoğun bir başvuru olacak. Bolu'da şu ana kadar bin 344 kişi başvuruda bulunmuş. Bunlardan 717'si kenti terk etmiş. Verilecek kira yardımını alamamaktan korktukları için çok sayıda vatandaş deprem bölgesini terk etmiyor.
YUSUF'UN SEVİNCİ ÜÇ NUMARA BÜYÜK GELDİ
Aynı günlerde Anadolu Ajansı muhabiriin 1 Aralık 1999'da gittiği Düzce'deki izlenimleri yürek yakıcı cinsten.
Yusuf 5 yaşında bir çocuk. Yardım dağıtan kamyondan ıslanan çizmelerinin yerine yeni bir ayakkabı alabilmek için saatlerce beklemiş. Olsun, zaten onlar aylardır ailece 'bir şeyler' için kuyruklarda hep bekliyorlar. Anne yemek, baba tüp kuyruğunda. Ama Yusuf'un eline tutuşturulan ayakkabı ayağına üç numara büyük gelmiş. Küçük Yusuf biraz mutlu biraz buruk ellerini ovuşturup, ayağına uyacak yeni bir ayakkabı alabilmek umuduyla kuyruktan çıkmıyor. Düzce, Bolu ve diğer deprem bölgelerinde her gün yaşanan bu görüntüler, yaşamın bir parçası durumuna geldi. Uzayıp giden, yiyecek, giyecek, ayakkabı kuyrukları depremzedenin saatlerini geçirdiği sıradan bir iş gibi. Her gün yeni bir kuyruk ve her gün yeni bir umut. Uzayıp gidiyor.
***
Yazımın başlığında dediğim gibi.
Bundan tam 24 yıl önce…
Özetle Düzce’de durum böyle…
Yorum Yap