Bist■.■■
Gr. Altın■.■■
Dolar■.■■
Euro■.■■

DÜZCE DEKOVİLİ

  • 20.03.2023 10:06

Kerime Nadir’in kaleminden
DÜZCE DEKOVİLİ

Kerime Nadir’e önce özür ardından teşekkür borcum var.
Popoüer aşk romanları yazarı olarak olarak nitelendirilen Kerime Nadir’in kaleme aldığı romanlarını okuma önceliğim olmamıştı.
Ta ki biraz sonra söz edeceğim ‘Ormandan Yapraklar’ adlı romanını satır satır gözden geçirene kadar…
Kerime Nadir, romanında son derece ustaca dil kurguluyor ve klasiklere taş çıkartacak cinsten bir çalışmaya imza atıyor. Pek çok popüler edebiyatçının tam aksine dil ve anlatım inceliğine önem vermiş tasvirlerinde etkileyici/kuşatıcı zengin ifadelerle eserini adeta dantel gibi süslemiş.
Usta işi bir edebiyat ürünü olmasının yanısıra ‘Ormandan Yapraklar’ Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde ormanlara verilen öneme, plan ve programlamaya ait zengin bir belgesel niteliğinde dersek yeridir.
Günümüzde hoyratça katledilen orman varlığımızın o dönemde adeta el üstünde tutulduğunu belirtmekle yetineyim.
Şimdi kitabın bizi ilgilendiren bölümüne gelelim…
 

DÜZCE’DEN GELEN GEZİ TEKLİFİ

Ormandan Yapraklar’da  lise yıllarında tanışıp birbirini deli gibi seven Peri ve Mennan’ın aşkı ve yıllar sonra, ikisi de evliyken bir orman gezisinde tekrar karşılaşmaları konu edinilir…
Müsteşar Kamil Bey’le evlilik yapmış olan Peri, Washington’da yaşamaktadır.  
Kocası Kamil Bey’den izin alan Peri İstanbul’da yaşamakta olan gazeteci ağabeyi ve Ön Söz Gazetesi sahibi Şekip Bey’in Çubuklu’daki evine misafir olarak gelir.
Peri, İstanbul günlerini düzenli olarak arkadaşı Ayşe’ye mektup yazarak anlatmaktadır.
Roman sürekli mektuplarla ilerler…
Memleketin orman politikasıyla ilgili kalem oynatan Şekip Bey o günlerde Düzce Orman İşletmesi Müdürü M. Karaçam’dan mektup alır. Gazetedeki yazıları okuyan Karaçam; Şekip Bey’in uygulamalara bizzat yerinde şahitlik edip, gözlemlerini kaleme alması için onu Batı Karadeniz’de bulunan orman işletmelerini kapsayan bir geziye davet eder. Gezi rotası Adapazarı, Düzce, Bolu, Kızılcahamam olarak belirlenmiştir. Tesadüfe bakın ki,  abisine eşlik edecek olan Peri, gezide rehberlik yapacak olan kişinin eski sevgilisi Mennan olduğunu öğrenince yolculuk daha da cazip hale gelmiştir.

“MEĞER BURASI BİR ÂLEMMİŞ”

Romanın 117.  sayfası yazarın Düzce Orman İşletmesi’yle ilgili yaptığı tasvirle başlar.
Usta kalem şunları yazar:
 “Kahvaltıdan sonra işletmeyi gezmeğe çıktık. Meğerse burası bir âlemmiş! Mennan bize bütün atelyeleri, marangozhaneleri, elektrik santralını, muazzam cephesiyle yükselen Bakım Memurları Kursu'nu, fıskiyeli havuzlar ve seçkin çiçeklerle süslü parkı, içinde kayık salıncaklardan atlı karıncalara kadar mevcut olan küçük çocuk bahçesini ve modern tarza yapılmış olan kümeslerdeki çeşitli hayvanları gösterdi. Bu sonuncuların bana yeni bir sarsıntı geçirttiğini itiraf ederim. Herhalde Mennan da eski bir hatırayı (yıllarca evvel birlikte Necip Bey bağında seyrettiğimiz hayvanat koleksiyonunu) anmış olacaktı ki, benimle göz göze gelmekten bir zaman kaçındı. Sonra bir tahtaparkın (kurutulmak üzere, birbirinin üstüne ıskara halinde istif edilerek vücuda getirilmiş çeşitli büyüklükteki kereste yağınları) gölgesinde duraklayarak:
 

- Düzce'ye on kilometre uzaklıkta bulunan Beyköyü bölge şefliğimizde bir dekovil hattımız var. Lokomotifi, atelyelerimizde kamyon motorundan bozularak yapılmıştır. Eğer dilerseniz bununla küçük bir yolculuk yapabiliriz. Bu suretle Beyköyü bölgemizi de görmüş olursunuz.  Bu teklife ağabeyimden daha çok ben memnun oldum. Ömrümde hiç dekovile binmemiştim. Hem bu kamyon motorundan bozma lokomotif de meraklı bir şey olacaktı.
Mennan, adamlarına bazı emirler verdi.
Beş dakika sonra, incecik keskin düdüğü etrafı çınlatan minimini lokomotifin çektiği üstü kapalı küçük bir vagon içinde raylar üstünde kayıyorduk. Beni bir sinir gülmesi tutmuştu. Erkekler de benimle beraber gülüyorlardı. Vagonun gürültüsü içinde konuşurken, bayram arabasına binmiş çocuklara dönmüştük.

ZÜMRÜT OVANIN DAĞLARA KAVUŞTUĞU YER

Yolumuz çok güzeldi. Hattın iki tarafında ekilmiş bahçeler ve tütün tarlaları uzanıyordu. Arada bir fidanlıklar ve ağaçlıklar arasından geçiyorduk. Ağaçlar altında gölgelenen köylülerle davarlar vardı. Hâlâ dünkü sağanağın kalıntısı olan seller bütün yol boyunca çağlamaktaydı.
Bu ekilmiş zümrüt ovanın dağlara kavuştuğu yerde bulunan Beyköyü'ne gelip de, istasyon yapısı önünde dekovilden indiğimiz zaman, ormanlarda örtülü yüksek dağlara bakarak:
- Oralara çıkmayı ne kadaR isterdim Müdür Bey! dedim.
Mennan sesimdeki gizli özleme tamamen kayıtsız kaldı ve ciddi bir meslek adamı gibi konuştu:
- Ne yazık ki oralara çıkabilmek için araba yolumuz yok Hanımefendi. Ormanlarımızdaki kesimleri ve tomruk nakliyatını ancak Bolu çevresi içinde size göstermek mümkün olacaktır.

“GÖRÜL İSTER Kİ, BÜTÜN ORMANLARIMIZ BÖYLE
DEKOVİL HATTIYLA ÖRÜLMÜŞ OLSUN…”


Bir saat kadar süren dekovil yolculuğu ağabeyimin de hoşuna gitmiş olacak ki, pek keyifliydi:
- Gönül ister ki, bütün ormanlarımız böyle dekovil hatlarıyla örülmüş olsun Mennan Bey, dedi.
Mennan:
- Evet, diyordu. Şimdi genel olarak arabalarla yapılan nakliyat o zaman çok daha hızlandırılmış ve işler de o nispette süratle yoluna girmiş olurdu. Bununla beraber bu ideal de er geç gerçekleşecektir.
Dinlenmek ve birer kahve içmek üzere istasyon binasına girdik.
(…) Bir aralık Mennan telefonla Gümüşova bölgesini aradı ve işlere dair kısaca konuştu. Söylediği sözleri dinlememekle beraber, kulağıma hoş gelen Gümüşova adına zihnim takılmıştı. İçimden: “Gümüşova! Gümüşova” diye tekrarlıyordum ve gözlerimin önüne mehtap altında ufuklara kadar dümdüz uzanan gümüşten bir ova geliyordu.
***
Vefatının 39. Yıldönümünde (20 Mart 1984) Kerime Nadir’i rahmet ve minnetle anıyorum. (M.Ş.)





Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Damla Gazetesi (www.duzcedamla.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar