Bist■.■■
Gr. Altın■.■■
Dolar■.■■
Euro■.■■
Doç. Dr. Latif Onur Uğur
Doç. Dr. Latif Onur Uğur

Gazete: Düzce Damla Gazetesi

SİYAH GÖZLER

  • 4.01.2023 10:03

Cemil Süleyman Alyanakoğlu (1886-1940) Türk hikâye ve romancısı, doktordur. 1909'da tıbbiye yükseköğrenimini bitirince, erkek öğretmen okulunda öğretmenlik yaptı. Balkan Savaşı'nda Yanya'da, I. Dünya Savaşı'nda Arabistan'da doktor olarak görev yaptı. Türk Kurtuluş Savaşı yılları Antalya, Çanakkale, Samsun bölgelerinde sıhhiye müdürlüğü yaptı. Son yılları Devlet Denizyolları vapurlarında doktor olarak geçti. Fecr-i Ati edebiyat akımının en önde gelen hikâye ve romancılarından biri sayılır.

 

Konularını hayattan aldığını söylediği yapıtlarında hekim kahramanlara ve hastalıklı tiplere sıkça rastlanır; hasta-hekim ilişkileri, veremli kadınlar gibi konuları da işlediği için Doktor Cemil adıyla ünlenir. Timsal-i Aşk adlı hikâye kitabı Fecr-i Âti Kütüphanesi yayınlarının ilk kitabıdır. Cemil Süleyman’ın dili, dönemindeki yazarlara oranla sadedir. Mutsuz ilişkileri, kadın ruhunu, hastalıklı duyguları başarılı bir biçimde anlatmıştır.

 

1911’de yayımlanan Siyah Gözler, âşık bir erkek tarafından sevilen ve ilişkide çok da etkin olmayan kadın kalıbını tersyüz eden bir anlatı. Cemil Süleyman bu kısacık romanda, tutkulu bir kadının saplantılı duygularına odaklanırken erkeği arka planda bırakarak çağının ötesine geçmeyi başarıyor. Toplumsal baskıların gölgesinde yaşanan bu ilişkide arzudan kuşkuya, kıskançlığa uzanan “hummalı” marazi aşkın anlatımındaki başarı, bir dönemin ünlü romanı Siyah Gözler’i günümüze de taşıyor.

 

Nazlı Memiş Baytimur’a göre; Türk Edebiyatı'nda ruhsal bozuklukların bir çeşidi olan paranoid bozuklukların bir roman kahramanı ekseninde ele alınıp işlenmesi ilk kez 1911 yılında yayımlanan Cemil Süleyman'ın Siyah Gözler eseri ile gerçekleşir. Romanın ismi belli olmayan kadın kahramanı, paranoid bozukluğun persekütuar ve kıskançlık tiplerini bütünleştirerek yansıtır. Güvensiz ve kuşkucu tavırları ile ön plana çıkan kadın, âşık olduğu genç adamın her davranışını gerçekten uzaklaşarak yorumlar. Bu durum onun hem toplumla hem de sevdiğiyle olan ilişkisinin gitgide bozulmasına sebep olur. Romanın sonunda kadın, dış dünyadaki uyaranların onu yanlış yönlendirmeleri ve kendi inandığı düşüncelere dayanarak hareket etmesiyle delikanlıyı boğarak öldürür. Bu durum, kadının paranoid bozuklarının sonucunda yaşadığı gerçeklik deneyimindeki ciddi orandaki yitimin bir tezahürüdür.

 

Edebi  hayatına  öykü  yazarak  başlayan  sanatkâr,  aynı  zamanda  Fecr-i  Âti  topluluğunun  başlattığı “Fecr-i  Âti  Kütüphanesi”  yayın  dizisinin  ilk  kitabı  olan  Timsâl-i  Aşk’ı  yayımlayan  yazardır.  Söz konusu  eser,  onun  edebi  ürünlerini  ilk  derlediği  kitap  olması  ile  de  önem  teşkil  eder.  Ardından yayımladığı Ukde adlı kitabı da yine öykülerini bir araya getirdiği bir eserdir. Bu iki kitapta yer alan öyküler,  Servet-i  Fünûn’a  tepki  olarak  doğmasına  karşın  onun  etkisinden  çıkamayan  Fecr-i  Âti topluluğu yazarlarının edebi anlayışlarının izlerini taşır ve fiktif âlemdeki kişileri duygusal yönden ele alır. Berksoy’un ifadesine göre; “Onun ideal sevgi ve insan arayışı içerisindeki, şahsın ya da ben’in bir bilincin dökümü halinde” yazıya aktardığı öykülerde kişilerin ruhsal derinliklerini yansıtma çabası içinde olduğu görülür.

 

Nuri Akbayar’ın günümüz Türkçesine uyarladığı metni İş Bankası Türk Edebiyatı Klasikleri serisinden okudum. Birkaç tadımlık tadalım;

“İşte  evlilik  hayatı…  Hayatın  bu  ilk  ve  büyük  aşkı…  Ona  umduklarının hangisini vermişti? Ve ondan, sonsuz mutluluklar beklediği için, ailesini bile terk ederek,  geleceğini aşkına feda  eden ve ancak  bir an  süren bir rüyadan sonra,  birden  bir  ihanet  darbesiyle,  bütün  emelleri  kırılarak,  on  yıllık  bir geçmişin  elem  verici  yalnızlıkları  içinde  kahrolmuş  ve  perişan,  sürüklene sürüklene  otuz  yaşını  bitiren  dul  kadın,  kendisi  değil  miydi?”

Anlıyor musun, kıskanıyorum. Bir deli gibi, bir çılgın gibi kıskanıyorum. Bu gözleri, beni deli eden, çıldırtan bu güzel gözleri, bu siyah gözleri kıskanıyorum... Onlarda bir başka hissin, bir başka hayalin gölgelerini görmek istemem. Onlarda yalnız ben yaşamak, yalnız ben ölmek isterim...”

“… onu kolları  arasında sıkıyor;  hırpalanmaktaki zevki  sanki damla  damla içmek isteyerek ruhunun bu sinirlerini yakan ihtiyacıyla her dakika kendisini ona  bir  parça  daha  teslim  ederek  yavaş  yavaş  kendisinden  geçiyor  ve birbirlerinin  olan bu  iki  vücut arasında, hiçbir  ayrılık kalmıyordu.”

“… yüreğinde elem verici manevi bir yenilgi hissediyor; bir gün, artık heves alınmış,  oynamaktan  bıkılmış,  kırık  bir  oyuncak  gibi  köşeye  atılmaktan korkuyordu. Sonra onu kendisinden daha genç, daha güzel bir kadınla, yine böyle bir arabada gezmeye giderken görüyor; şimdi kendisine bol bol edilen iltifatların, o zaman bir başkasına yapılacağını düşünerek derin bir kıskançlık hissediyordu.”

“… sonra  gözünün  önünden  bir  hayal  geçiyor;  her  zaman  yanından geçerken ona  gülümseyen genç  kızı düşünüyordu.  Birden, o  zamana kadar duyulmamış  bir  kaygıyla:  “Acaba?”  dedi.  Acaba  aralarında  bir  şey  var mıydı?  Bunu  şimdiye  kadar  bu  derece  derin  düşünmemişti.  Oysa  o, kendisinden  daha gençti.  Ve  belki  de,  bir  gün  kendisine  rakip  çıkabilirdi.”

“Ona alaycı bakışlarla gülümseyen bir  genç kızın, gözünün  önünde yükselen gepegenç heykelini  görüyordu. O dururken  kendisini mi sevecekti?  Birden, bu  kızı  karşısında  bir  rakip  hissiyle  görmekten  titredi.  (…)  Fakat  nereye gitse, bu hayal onu izliyor; bütün düşüncelerinde onu rahatsız edip acı veren bu  duygu,  ruhunda  gittikçe  derinleşen  bir  kıskançlık  yaratıyordu.”

 

Roman,  bir  kadında  persekütuar  ve  kıskanç  tip  olarak  harmanlanmış  paranoid bozuklukları  detaylı  olarak  ele  alması  ve  yazarın  bunu  başarılı  bir  şekilde  fiktif  âleme  aktarması bakımından yayımlandığı dönem için son derece önem teşkil ediyor. Ben okuduğum için memnunum ve kazançlı hissediyorum, size de öneririm.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Damla Gazetesi (www.duzcedamla.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.